Urartu iskân politikası ve bu çerçevede şekillenen mimari anlayışı, özellikle krali olarak tanımladığımız kentlerin oluşumunda izleyebilmekteyiz. Birçok alanda merkezi devlet yapısının belirlediği kurallar çerçevesinde şekillenen Urartu üretim mekanizması, mimaride de birçok yeni standart uygulamayı beraberinde getirmiştir. Bunun yanında, coğrafyaya has geleneksel mimari öğelerin de özellikle kırsalda ve halkın kullandığı mimari birimlerde devam ettiğini söyleyebiliriz. Urartu krali kentleri veya yerleşmeleri iki ana biriminden oluşmaktaydı. Yüksek bir tepe veya kayalık üzerinde yükselen yukarı yerleşme/sitadel ve bunun etrafındaki düzlüklere veya daha aşağıdaki yamaçlara kurulmuş olan aşağı yerleşme. Bu iki birimin bağımsız geliştiğini söyleyebilecek durumda değiliz. Zira sitadelin kamusal yapılarının inşa sürecinden başlayarak terkediliş sürecine değin, biri diğerinin varlık sebebi olmuştur. İş gücü ve güvenlik ihtiyacı bu ilişkinin başlıca belirleyici unsurlarıdır. Urartu yer seçim kuralları, kendine has bir mimarinin gelişmesine de neden olmuştur. Özellikle sitadel alanlarını, yani kamusal yapılarını yerleştirecekleri alanlar ulaşımı kolay olmayan engebeli kayalıklardır. Bunun başlıca nedeni, güvenlik ve bununla şekillenen koruma ihtiyacıdır. Yerleşmeye uygun olmayan bu alanlarda, büyük ölçekli binaların yapımı için düzlük alanlara ihtiyaç vardır. Urartu mimarlığını kendine özgü kılan en belirleyici unsur bu olmuştur. Bu çerçevede topoğrafya ihtiyaçlar kapsamında şekillendirilmiştir. Özellikle ana kayaya oturan ve üzerinde görece yüksek binaları taşıyabilecek geniş teraslar oluşturmakta ustalaşmışlardır. Kuruldukları tepenin topografik yapısına bağlı kalmaktansa planlanan kente göre araziyi şekillendirmişlerdir. Urartu başkenti Tuşpa/Van Kalesi başta olmak üzere krallığın çeşitli bölümlerine yayılan krali kentlerde bu uygulamayı görmek mümkündür. Başkent Tuşpa’da özellikle Yeni Saray bölümünde bu uygulamalar çok iyi izlenebilmektedir. Söz konusu alanlardaki kaya işçiliği aslında üzerine kurulacak yapı gruplarının birçok niteliğini de belirler. Duvar kalınlığından yapının ölçülerine ve hatta kaç katlı olduğuna dair birçok veriyi bu temel yataklarının düzenleniş ve yoğunluğundan anlayabilmek mümkündür. Bugün duvarları neredeyse tamamen yok olmuş Urartu yerleşmelerine dair en önemli kanıt, bu duvarları oturtmak için kayaları işleyerek oluşturdukları temel yataklarıdır. Dışarıdan bakıldığında merdiven veya oturma sekileri gibi gözüken bu yapılar görkemli yapılara ait duvar temelleridir. Ana kaya işlenerek oluşturulan bu kaya yatakları üzerinde iri taşlardan kalın ve uzun duvarlar inşa ederek teraslar üzerinde birkaç katlı olabilecek binalarını yükseltmişlerdir. Birçok örnekte ana kayanın kendisi de duvar, payanda olarak taşıyıcı ve ayırıcı birimler olarak biçimlendirilmiştir. Etrafı surlarla çevrili Urartu sitadelleri içinde bulunan yapı grupları da genellikle tanımlanabilir standart yapılardan oluşur. Önünde çevresi revaklı bir avlu bulunan, köşeleri rizalitli, kare planlı bir tapınak ve bununla ilişkili yapılar; çok katlı olarak tasarlandığı anlaşılan saray, oldukça büyük ölçekli depo kaplarının omuzlarına kadar tabana birkaç sıra halinde yerleştirildiği depolar ve bunlarla ilişkili bazen ana kaya işlenerek oluşturulmuş alt yapı sistemleri tipik Urartu sitadellerinin olmazsa olmaz birimleridir. Tepenin topoğrafyası şekillendirilerek yerleştirilen binaların kademeli olarak oluşturulan teraslar üzerine oturması, dışardan bakıldığında piramidal bir silüeti yansıtmış olmalıdır. Surlardan itibaren belki surların üzerine de oturtularak oluşturulan bu yapı strüktürü, aynı zamanda savunma sisteminin de yapısal karakteri olmuştur. Binaların yapısal özellikleri ve nasıl göründüklerine dair arkeolojik kalıntılar yanında, küçük el sanatları üzerindeki tasvirler ve bazı kabartmalar da önemli bilgiler verir. Toprakkale’de bulunmuş olan bir tunç yapı tasviri, Adilcevaz Kef Kalesi’nde ortaya çıkarılan payanda altlıkları üzerindeki kabartmalar ile Urartu tunç kemerleri üzerindeki tasvirler örnek verilebilir. Üç katlı olarak inşa edilmiş yapılara kemerli bir kapı ile giriş sağlanmıştır. Periyodik aralıklarla yerleştirilmiş kuleler ve her kata aynı sırada yerleştirilen pencereler cepheyi hareketlendirir. Düz damlı olduğu anlaşılan yapıların üstü ise mazgallıdır. Sitadelleri çevreleyen sur duvarları Urartu mimarisinin karakteristik özelliğidir. Arkeolojik veriler bu surların yapısal özellikleri hakkında önemli bilgiler verir. Tüm yerleşmeyi çevreleyen yüzlerce metre uzunluğundaki surlar, taş temel kısmı ve üzerinde yükselen kerpiç bedenden oluşur. Temeldeki taş duvar işçiliği kronolojiye dair kimi kanıtlar sunsa da bir genelleme yapmak bazen zordur. Çok işlenmemiş iri taşlarla, kiklopik tarzdaki sur duvarları genellikle erken bir kronolojiye oturtulur. Van Zivistan ve Aşağı Anzaf Kalesi’ndeki duvar işçiliği erken örnekler olarak değerlendirilir. Yine bu erken duvarlarda destek çıkıntılarına rastlanmaz. Urartu kralı Minua ile birlikte Urartu iskân politikasında, mimaride standart uygulamaların başladığı genellikle kabul edilir. Bu dönem surları, daha iyi işlenmiş taş blokları ile oluşturulmuş destek çıkıntılı daha yüksek taş duvarlara sahiptir. Taşların birleşme noktaları düzgündür. Surlar üzerindeki destek çıkıntıları bazen birer kuleye dönüşür. Tuşpa/Van sitadeli kuzey surları ve Körzüt sitadel surları bu dönem özelliğini yansıtan örneklerdir. Van Çavuştepe Uç Kale yapılarındaki duvar işçiliği, Urartulu mimarlar ve duvar ustalarının ulaştığı yetkinliği göstermesi bakımından en çarpıcı örneklerdendir. Oldukça düzgün işlenmiş yüzeyleri pürüzsüz, birleşme yerleri kusursuz oluşturulmuş bu duvarlar estetik açıdan da büyük bir başarının ürünüdürler. III. Rusa dönemine ait Ayanis Kalesi’nin güney surları da Urartu duvar işçiliğinin geldiği son noktayı göstermesi bakımından ünik örneklerdendir. Bosajlı, yani ortası bombeli taş bloklarla oluşturulmuş yüksek duvarlar çarpıcı bir görsel etki yaratır. Ayanis kapı girişindeki taş duvar örgüsü yine tapınak avlusu ve tapınağı oluşturan duvarlardaki işçilik de Urartu mimari gelişiminin son evresinin çarpıcı örneklerindendir. Adilcevaz Kef Kalesi’nin rizalitli payelerinde de aynı işçiliği ve kaliteyi görmek mümkündür.
ÇAVUŞTEPE UÇ KALE
ERZİNCAN ALTINTEPE TAPINAĞI